1989 senesi mayıs ayı pendik halkevinde hoşlandığım bir kız vardı, mimar sinan konservatuarda okuyordu; doğum günümde komünist manifesto kitabını hediye etmişti. açıkçası bozulmuştum.
bir arkadaşla istasyonun karşısındaki birahaneye gitmiştik. 3. biradan sonra anlatmaya başladım: "dostum o kadar açıldım, bu kitabı mı hak ettim. insan bari şiir kitabı alır..."
el cevap!
+ şiir gibi bir kitap değil mi?
- kitap güzel! ona bir dediğim yok, benim kalbim acıyor...
aradan geçmiş 30 küsur yıl, şimdi o kız ne yapıyor; beni teselli eden arkadaşım hala ayı fikirde mi bilmiyorum. geldiğim nokta burası: bir hayalet dolaşması gerektiği fikrinin hayaleti dolaşıyor.
bu cehennem bizim yapacak bir şey yok.
hayaletin fikri ne? vatandaşın katılımına açık, kitlesel bir sosyalist parti. zor iş. bir yanda eski alışkanlıklar bir yanda siyasetin dolambaçlı yolları... ama çaresi de yok.
devlet hiyerarşik bir organizasyondur. cebir, şiddet ve rıza mekanizması ile iş görür. şiddet kısmı kolay, rıza kısmı zor. daha doğrusu devletin işleyişine onay vermiş halk kitlelerinin fikri sarhoşluğunu yenip dışardan -düzen dışından- bilinç taşımak zor.
süreç olarak faşizm.... yani bir çağ yangını bu... çağ yanıyorsa zaman yanıyorsa mekanı kurtaramazsın. akrep ve yelkovan yetmez takvim yetmez! zamana çekirdek olan enerjiyi örgütlemek gerekir. işte bundan sebep bir hayalete ihtiyacımız var. zira katı olan her şey buharlaşıyor.
ama enseyi karartmayalım. devlet kendini büyütmek isterken aslında felsefi olarak küçülüyor, acizleşiyor.
iran 4 mahkumu astı... sorarsan orada da "hukuk" var. hukuk? yani güç uygulama mevzuatı...
yalan mı?
halkın siyaset yapma hakkı hiçbir yasaya sığmaz zira bu hak kendi yasalarını yapar. yeter ki halkın siyaset yapma azim ve hevesini "orta kademe yöneticiler" eski alışkanlıkları ile kırmasınlar.
bir hayalet dolaşıyor. bir hayalet dolaşması gerektiği fikrinin hayaleti dolaşıyor.